İstanbul'un Fethi
Osmanlı Tarafı
Ben Sultan 2. Mehmed. Ülkem uzun zamandır, diğer zamanları ile karşılaştırıldığında, barışçıl bir zamanda idi. Uzun zamandır olan ilk hedefimizi ,Kostantinapol'u, gözüme diktim. Haritamı çıkarıp şehrime baktım. Şuan erkendi ancak şimdiden karar verdim. Burası artık benim şehrimdi. Baktım ve kendi kendime dedim ki: "Ey Kostantiniyye, ya sen beni alacaksın ya da ben seni!". İlk Konstantin'e İmparatorluk vazifesinin sona erdiğini, ya kabullenerek ya da ölerek şehrini bana vereceğini açıkladım. Surlara güvendiğini söyleyerek beni reddeti. Ben de sefer kararı aldım. Bunları yapmadan önce yaptıklarımı da size anlatayım! Devasa toplarımı kendim tasarladım. Aynı zamanda ilk havan da bizim oldu bu sırada. Aynı zamanda ekonomik olarak kendimi dizginledim ve Kostanti Şehri'nin Fethine hazır olduğumuza kanaat getirdim.
Allah'ın izniyle, 6 Nisan 1453'te, Osmanlı ordusuyla birlikte Kostaninapol'a doğru yola çıktım. Bu şehir, Peygambeimizin müjdelediği ve asırlardır Müslümanların gözünü diktiği bir şehirdi. Bu şehri fethetmek, hem dinimiz hem de devletimiz için büyük bir şeref ve nimetti. Bu şehri fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur, diye buyurmuştu Efendimiz (sav). Şehre vardığımızda, karadan ve denizden kuşattık. Bizans imparatoru Konstantin, şehrin surlarını sağlamlaştırmış, şehre yardım gelmesi için Avrupa'daki Hristiyan devletlerle haberleşmişti. Fakat biz de boş durmadık. Boğazı kontrol altına almak için Rumeli Hisarı'nı yaptırdık. Topçu birliklerimizi surların en zayıf noktalarına yerleştirdik. Denizden de gemilerimizi Haliç'e sokmak için gemileri karadan yürüttük. Böylece Bizans'ın denizden yardım almasını engelledik. 53 gün süren kuşatma boyunca, Bizans'ın direnişi kırılmadı. Biz de sabırla ve azimle mücadele ettik. Nihayet, 29 Mayıs 1453'te, sabah namazından sonra, son hücum emrini verdim.
Askerlerim, Allah Allah nidalarıyla surlara yüklendiler. Bir ara, surlarda bir gedik açıldı. Oradan içeri giren askerlerim, şehrin kapılarını açtılar. Böylece, şehir tamamen bizim oldu. Şehre girdiğimde, ilk işim Ayasofya'ya gitmek oldu. Bu muhteşem mabedi, camiye çevirdim. Sancağımı mihraba diktim. Kubbeye bir ok attım. Ezanı bizzat kendim okudum. Şükür secdesi yaptım. İki rekât namaz kıldım. Ardından, şehrin halkına seslendim. Onlara, canlarına, mallarına, dinlerine ve namuslarına dokunulmayacağını, artık bizim tebaamız olduklarını, adaletli bir şekilde yönetileceklerini söyledim. Şehrin kiliselerini ve manastırlarını da koruma altına aldım. Kostantinapol'un fethi, hem Osmanlı Devleti hem de İslam dünyası için büyük bir zaferdi. Bu şehirin ilelebet Müslüman kalacağı ve eninde sonunda alınacağı kesindi çok şükür bu zafer bana nasip oldu. Bu zaferle, Doğu Roma İmparatorluğu biz olduk. Bir çağı kapattık, yeni bir çağ açtık. Kostantinapol'u, yeni başkentimiz yaptık. Medeniyetimizi, sanatımızı, kültürümüzü bu şehre taşıdık. Bu şehir, artık bizim şehrimizdi. Bu şehir artık Kostantiniyye idi.